ANLAŞTIK: BOŞANIYORUZ!
Avukat Aslıhan Kocabal

anlaşmalı boşanma

Karşımda alımlı, hoş ve bir o kadar sakin görünen genç bir hanım vardı bu kez. Dedim ki, “işimiz her zamankinden kolay olacak”. Söyleyeceğim her kelimeyi anlayacağını ve savaşı kan dökmeden kazanmak isteyen kadınlardan olduğunu neredeyse bir bakışta anladım. Kendisi gibi otuzlarının başında olan pek çok hemcinsinin aksine karşımda ne travma ne hezeyan geçirecek ne de ayılıp bayılacaktı. Süreci, sayısını hatırlamadığım kadar çok boşanma davasına girip çıkmış bir avukat olan “ben” kadar olağan karşılıyordu. Oysa ki, ben ve yardımcım, konusu boşanma “boşanma ” ı olan pek çok görüşmede elimizin altında akan makyajlar için bir adet ıslak bir adet de kuru olmak üzere iki paket mendil bulundururuz. O mendillere bulaşan gözyaşları, evliliğin başlangıcındakilere hiç benzemez. Bir parça hayal kırıklığı, bir tutam güvensizlik, bolca bilinmezlik, azıcık da “yapayalnız” kalma paniği vardır muhtevasında. Ben, Gamze’ de bunların hiç birinin izine rastlamadım. Ne istediğini bu kadar bilmesi beni bir parça tedirgin bile etmiş olabilirdi. Tam da tahmin ettiğim gibi sade ve şekersiz bir fincan kahvenin ardından olan biteni kocaman bir topluluğa konferans verirmiş gibi tane tane, üzerine basa basa anlattı Gamze.

Birbirlerini çok sevmişlerdi, o kadar sevmişlerdi ki neredeyse birbirlerinden başka bir şey bilmemişlerdi. Tanıştıklarında Gamze yirmi üç, Ogün yirmi dört yaşındaydı. Aynı fakültede ders arasında koridorlarda aylak aylak gezerken tanışmışlar, çay kahveyle başlayıp, bira patatesle devam etmişler, buluşmalarının sayısını giderek arttırmışlar sonra bir bakmışlar birbirlerine görünmez çelik halatlarla bağlanmışlardı. Yani, mesele hiç de “sevgi” değildi. Meselenin ne olduğu, Gamze’nin sade kahvesinin üzerine içtiği incecik bir sigaradan sonra açıklığa kavuştu. Gamze mimar, Ogün makine mühendisiydi ve koridor laklaklarını, gece gezmelerini, sevgililer gününde kapıya gönderilen ayıcıkları filan saymazsak ilişkileri birkaç yıl içinde kendini tekrar eden bir tv karşısı arkadaşlığına dönüvermişti. Gamze’nin “peki, neden evlendiniz?” sorusuna cevabı bildik ve bir o kadar dokunaklıydı aslında. “okul bitmiş, yüksek lisans yapılmış, kariyer günleri start almış, şirketlere kapak atılmış. Annen baban başında dikilmiş “nereye kadar böyle?” diye bekliyor; eş dost, hısım akrabanın kızları mütemadiyen her yaz gelinlik provasına gidip, çatal bıçak seti filan beğeniyor, sonuçta var olan düzene bir imza da bizim atmamız farz olmuştu” . aslında var olan düzende yer almak istemediklerini anlamaları altı yıl sürmüş, tv karşısı arkadaşlığında dahi pürüzler çıkmaya başlamış, kapı kollarına asılan ceketler, salonda bırakılan çoraplar, pişmemiş fasulyeler, ütülerken çizgisi kaydırılmış pantolonlar eskiden iç de problem olmazken şimdi her biri birer cinnet vesilesine dönüşüvermişti. Gamze ve Ogün, birbirlerini salim kafayla görebildikleri tek yer olan Pazar sabahı kahvaltı masasında tuhaf bir sessizliğe bürünmüş, yumurtalarını yerken ansızın aynı anda fısıldayıvermişlerdi birbirlerine: Ben boşanmak istiyorum.

Profesyonel yardım bu noktada devreye giriyordu. Kavgasız gürültüsüz ve en önemlisi çocuksuz boşanma. Yani evlenmek kadar doğal olanı… Yani her iki tarafın da süreci en az hasarla, kırıp dökmeden, emeklerinin ve en azından kişisel geçmişin hatırına karşılıklı uzlaşarak atlatması hali… Yani kapımı çalan tüm “boşanmak istiyorum”lara öncelikle önerdiğim yöntem… Ogün ve Gamze’nin evliliklerini “anlaşmalı” olarak sonlandırmalarında hiçbir yasal engel yoktu. Evlilikleri bir yıldan
fazla sürmüştü, boşanmayı serbest iradeleri ile istiyorlardı ve boşanmanın mali sonuçları hakkında hemfikirlerdi.

Ogün’ü aradım. Anlaşmalı boşanma konusunda hemfikirdi. Gamze’nin vekili olarak dava dilekçesini hazırlayacak ve son altı aydır birlikte yaşadıkları evlerinin bulunduğu aile mahkemesinde davayı açacaktım. Ev eşyalarının tümü, ortak birikimlerinden ve birlikte alınmıştı. Ogün işine daha yakın olmak istediği için başka bir ev tutacak, Gamze evde kalmaya devam edecekti. Kendileri için önem arz eden kişisel eşyalarının ve boşanma neticesinde kalmasını istedikleri ev eşyalarının bir listesini bana gönderdiler. Evliliklerinden sonra sürekli kirada oturmuşlardı ve gayrimenkulleri de yoktu. Birbirlerinden maddi manevi tazminat, nafaka ya da başka bir hak ve alacak da talep etmediler. Anlaşmaya vardıkları noktaların tümünü kaleme aldıktan sonra metni okudular. İmza aşamasından önce karşılıklı çay içtiklerini bile söyleyebilirim. Son olarak mahkemenin tayin ettiği günde hakimin her ikisini de dinlemek isteyeceği daha da önemlisi vekil olsam dahi Gamze adına boşanma iradesi konusunda Gamze dinlenmeksizin beyanda bulunamayacağım noktasında tarafları uyardım. Dolayısıyla belirlenen gün ve saatte duruşma salonunda bulunmak için şöyle birkaç saatlik izin koparmaları elzemdi!

Aile mahkemesi yargıcı tarafları bizzat dinlemek, boşanma hususundaki beyan ve imzalarını mutlak almak zorundadır. Hatta tarafların düzenlemiş olduğu protokol metninde eksiklik, belirsizlik yahut hata tespit etmesi durumunda protokolde eksikliğin giderilmesi ya da değişiklik yapılması konusunda karar vermesi de mümkündür. Taraflar protokolün tasdiki ya da mahkeme önünde anlaşma yapılarak hüküm altına alınması durumunda artık birbirlerinden bu anlaşmada yer almayan ve birbirlerini ibra ettikleri hususlarda hak ve alacak talebinde bulunamazlar. Evlilik birliği, boşanmaya karar verilmesi halinde, tarafların kararı tebliğ alıp temyiz etme haklarından feragat etmeleri ile sona erer ve usulen de kesinleşmiş olur.

Tüm boşanma davalarının bu denli kısa sürmesi elbette mümkün değil. Gamze ve Ogün kapıda el sıkışıp birbirlerine veda ettiler. Onları gönderdikten sonra kendime bir çay söyledim. Kararı dosyama takıp kapağa not düştüm: “KARARLI”. İnsanların hayatlarındaki dönüm noktaları elimizde tuttuğumuz birkaç sayfadan ibaret pembe dosyalardaydı ve “keşke hep bu denli kolay olsaydı”…