Expat mı yoksa Göçmen mi olmak istersiniz?

Expat ve Göçmen arasındaki farkı anlayabilmek mi daha zor, anlatabilmek mi bilmiyorum ama bu yazıyı hazırlamak beni oldukça zorladı.

15 yıla yakın bir süredir 4 farklı ülkede, birçok farklı senaryoda, çoğunlukla beraber yaşadığım eşimle bile yüzde yüz aynı fikirde olmadığımı fark edene kadar konu çok basitti benim için.

Eşim ve onun gibi her konuda analitik düşünme yeteneğine sahip insanlara göre Kanada’da göçmen statüsüne geçmek için kalıcı oturum izni almak gerektiğini düşünürken ben buraya adım attığımızdan beri resmi olarak göçmen olmasak da expat yerine göçmen adayı tanımlamasını daha uygun görüyorum.

Bu yazıda dilim döndüğünce genel anlamlarıyla anlatmaya çalışacağım ama  siz  en iyisi, toplam 8 farklı ülkede expat, göçmen ve hatta öğrencilik deneyimi olan Kadınsal Mevzular ekibi 5 kadının birlikte kendi deneyimlerini paylaştığı “Expat ve Göçmen Olmak “ konulu videomuzu izleyin ve kanalımıza üye olmayı unutmayın lütfen.


Expat

Kendi ülkesi dışında yaşamak demek olan expatriate kelimesinden gelse de pratikte bir ülkede geçici olarak çalışma vizesi ile yaşayan kişiler için kullanılıyor.  

Genelde uluslararası firmaların desteğe ihtiyaç duydukları pazarları için öncelikle farklı ülke ofisleri çalışanlarından  belirli bir süreliğine, belli bir pozisyonda veya projede çalışmak üzere yurtdışına atanmış kişilere expat denir. 

Pozisyona uygun kişi firma  içinden bulunamadığı takdirde o proje için dışarıdan sözleşmeli expat personel alımı da yapılır. 

Expatların bir ülkedeki çalışma sürelerinin sona ermesini takiben rotasyona tabi tutulması sık görülen bir uygulamadır. O yüzden de görselde gördüğümüz eşyaların uluslararası taşınma süreci, göçmenler için bir kere yaşanırken bir expat ailesinin eşyaları dünyayı birkaç kere turlayabilir.

Kuzey Amerika, Kanada’da göçmen olana kadar bizimle birlikte dolaşan  eşyalarımızın üçüncü kıtası ve haliyle eşyalarımız da en az bizim kadar çok kültürlülüğü yansıtıyor. Evimizde Kore’den alınan Tayland’da yapılmış büfelerin içinde Paşabahçe ince belli çay bardaklarımız ve Çin’den alınan yeşil çay setimiz mutlu birliktelik içinde yaşamlarını sürdürürlerken, İstanbul’dan alınan bambu seperatörlerimizin hikayesini anlatmak için yeni bir yazı yazmak gerek.

Göçmen

Anavatanından ayrılıp yaşamak için geldiği ülkede kalıcı olarak yaşama planı olan kişidir. Bunun için öncelikle kalıcı oturumunu alıp sonrasında vatandaşlığını alması gerekir.

Göçmenlikte kendimizi yeni ülkemize sevdirip kabul ettirmek gibi bir çabamız var. O ülkenin yaşam şartlarına uyum sağlayıp sağlayamayacağımızı kanıtlamamız gerekiyor. Lokal halkın hayatına ne kadar çabuk uyum sağlarsanız kendinizi o kadar evinizde hissedersiniz.

Expatlıkta kendinizi evinizde hissetmek gibi bir çabaya gerek yok çünkü en başından itibaren orada geçici olarak yaşadığınızı biliyor ve kabul ediyorsunuz.

Expat olarak yaşadığınız ülkede kalmak ve özellikle o ülkenin vatandaşlığını almak gibi bir niyetiniz varsa yukarıda da bahsettiğim gibi sizin yasal konumunuz ne olursa olsun, siz aslında göçmensiniz ya da en azından göçmen olmak istiyorsunuz demektir.

Yaşadığınız ülkenin dilini  konuşmak

Göçmen olarak bir ülkede yaşayabilmek için en önemli etken, o ülkenin ana diline hakim olup olmadığınızdır.

Kanada’da kalıcı oturum izni alabilmek için eşimin Hugh Grant aksanı ile İngilizce konuşan İngiliz iş arkadaşı bile İngilizce sınavına girmek zorunda kaldı. 

Oysa expat olarak yaşadığınız ülkelerin ana dilini bilmek zorunda değilsiniz. İş hayatında bile artık uluslararası ortak dil kabul edilen İngilizce yeterli olur.

Çocukların eğitimi

Eğitim

Expatlara yoğun olarak ihtiyaç duyulan ekonomilerde expat  çocuklarının eğitimi de  çok önemli bir sektör.

Ana dili İngilizceden farklı olan ülkelerde, dünyada en çok kullanılan dil  İngilizce olduğu için İngilizce eğitim veren İngiliz ve Amerikan okulları en çok tercih edilen okullar oluyor.

İngiliz ve Amerikan okulları arasında tercih yaparken göz önünde bulundurulması gereken en önemli konu, öncelikle eğitim sistemi ve o ülkede kalış süreniz dolduğunda nereye gideceginiz olmalı.

Görev süreniz bittiğinde kendi ülkenize dönmek istemiyorsanız dünyada en çok yaygın olan eğitim sistemini seçmekte fayda var.

Biz Çin’e taşındığımızda en yaygın uluslararası eğitim sistemi olan IB (International Baccalaureate) uyguladığı için İngiliz okulunu tercih ettik ve kızım Nord Anglia International School Shanghai‘da çok güzel bir dönem geçirdi.

Çin’de planladığımız kalma süremizi doldurmadan Kanada’ya göçmen olarak geleceğimizi bilseydik Kuzey Amerika’da yaygın olarak kullanılan AP (Advanced Placement Program) müfredatı uygulayan Shanghai American School‘u tercih eder miydik, bilemiyorum.

Konuyla ilgili tek emin olduğum şey, popüler olarak bilinenin aksine expat çocukları, tüm dünyada geçerli olan ve onları her türlü geleceğe özgüvenli bir şekilde hazırlayan süper eğitim alıyorlar.

Göçmen çocukları içinse durum biraz daha farklı.

Göçmenlerde genel olarak tercih edilen konu, lokal halkın içine bir an önce karışmak olduğu için çocuğunuzu evinize en yakın devlet okuluna göndermek çoğunluk olarak tercih edilen yöntem oluyor.

Rekabetçi bir eğitim sistemine alışık olduğumuz için Türk göçmenlerinin özel okul mu devlet okul mu konusunda kafa karışıklıkları maalesef hiç bitmiyor.

Expat Eşi

Göçmenlerde yurt dışında yaşayan ebeveynlerden her ikisinin de çalışabilmesi mümkün olduğu için göçmen eşi gibi bir kavram yoktur, bütün aile fertleri göçmendir.

Expatlarda ise çalışma vizesi sözleşmeli olarak bu süreci ayarlayan firmaya bağlı alındığı için genel olarak sadece bir kişinin çalışabilmesi mümkündür.

İstisnalar olsa da çoğunlukla erkekler çalışırken kadınlar bu süreci çocuklarını büyüttükleri kariyer molası olarak değerlendiriyorlar.

Expatların yoğun olduğu merkezlerde, expat eşlerinin çalışma hayatından mola aldıkları  bu dönemi verimli geçirebilecekleri, yeni hobiler edinip arkadaşlıklar kurabilecekleri imkanlara ulaşmak çok kolaydır.

Expat eşi hayatı, yüzeysel bakıldığında çok eğlenceli ve çok kolay görünse de detayda göçmenlerinkinden çok daha farklı kaygıları barındıran  ancak yeni bir yazıda uzun uzun anlatatılabilecek özel bir deneyimdir.

Expat çocuğu

Expat Çocuğu

Expat çocuğunu anlayabilmek için yukarıdaki resme bakmak yeterli olacaktır.

10 aylık Türk Ece ve 11 aylık Alman Finn, Kore geleneksel kıyafeti hanbok içinde anavatanlarından kilometrelerce ötede, ailelerinin anlaşabildiği ortak dil olan ingilizce komutlar alarak bu pozu verdiklerinde önlerinde nasıl bir hayat olduğu konusunda hiçbir fikirleri yoktu.

Kore’de sözleşmeleri dolduktan sonra Finn ve ailesi, annesi Sandra’nın Almanya’da kariyerine devam etmek istemesi üzerine ülkelerine döndüler.

Ece ve ailesi ise fena da eğitimi olmayan annesinin Türkiye’de onu bekleyen bir kariyeri olmadığı için, expat hayatlarını uzatabildikleri kadar uzattılar.

Türkiye’den babasına gelen iş teklifini de değerlenip Türkiye’de yaşama ve okula gitme deneyiminini de hayatına katan  Ece, şimdi 11 yaşında geldiği Kanada’da göçmenliği öğreniyor.

Bu örnekten yola çıkarak expatlık ve göçmenlik arasındaki en belirgin farkın ardaşlıkların süresi olduğunu söyleyebiliriz. Expat arkadaşlıklarına, önünde sonunda en azından fiziken bir süre sonra ayrılacağınızı en başından itibaren bilerek başlarsınız. Göçmenlikte ise artık kalıcı ilişkiler kurmak yeni evinize alışma sürecinizi hızlandırır.

Expat  kelimesinin ayrımcı ve ırkçı bir yaklaşım olduğunu düşünen bir kesim de olduğu için expat konusu açıldığında hep bir tartışma çıkıyor.

Genel olarak kendi ülkesinden daha düşük gelişmişlik seviyesinde olan ülkelere giden kişilere expat denililirken daha gelişmiş ülkelere göç edenlere ise göçmen deniyor.

Kendi yaşadığım tecrübe ile anlatmak gerekirse Kanada’ya eşimin çalıştığı şirketin bulunduğumuz şehirdeki ofise kalıcı transferi ile geldik ve yasal olarak Kanada’da kalıcı oturum iznini alana kadar teknik olarak aslında expat statüsündeydik. Oysaki psikolojik olarak buraya ayak bastığımızdan beri bal gibi göçmeniz çünkü aklımızda Kanada  vatandaşlığı almak ilk günden beri hep vardı.

Sadece biz değil, bana göre  Kanada kalıcı oturum izni almak için ingilizce sınavına bile girmeyi kabul eden eşimin  İngiliz iş arkadaşı ve ailesi de buraya ayak bastıkları andan itibaren göçmenler.

Göçmen de olsak expat da, Sting’in English Man in New York şarkısında da söylediği gibi belli bir yaşın üzerinde yapılan uluslararası taşınmalarda kendimizi hep o ülkeye yabancı hissettiğimiz gerçeği değişmiyor.

Nerede ne şekilde yaşarsanız yaşayın en yakınınızdaki sevdiklerinize sıkıca sarılın.

Sarılabilecek canların  her türlü özlemi hafifletme gücü vardır.